YENİLİK YÖNETİMİ
‘Yenilik Yönetimi’ dendiğinde ‘Teknolojik Yenilik’, ‘Sosyal Yenilik’ ve ‘Politik Yenilik’ kavramları akla gelmektedir. İşletmeler açısından yenilik yönetimi göz önünde bulundurulduğunda ise literatürde daha çok ‘Teknolojik Yenilik’ olarak adlandırılan ve yenilik çalışmalarının en önemli kısmı olan yenilik türünden bahsedilir ki bu yazıda da bu kavram ele alınacaktır.
YENİLİK
Yenilik, kavram olarak, hem bir süreci (yenilemeyi / yenilenmeyi) hem de bir sonucu (yenilik) anlatır. Literatürde onlarca tanım mevcut olup ortak tarif ‘belli bir zaman sonra pratik ve başarılı olarak kullanılan, yeni bir fikir, teknik bir olay’ şeklindedir. Barutçugil (1983) ; ‘yenilik; yeni ve yararlı bir mamulün yaratılması ve pazara sunulması ile ilgili bilginin kullanılmasını kapsayan bir süreçtir’ der. Bir başka tanım ise; ‘herhangi bir yaratıcı düşünce ticarileşmiş ise ve yarattığı fayda ile verimliliği arttırmış ise ‘yenilik’ olarak değerlendirilmektedir’ (Goursat, 1975) şeklindedir.
Rogers ve Shoemaker (1971) yenilik kavramı içindeki ‘yeni’ kelimesinin kullanımını açıklığa kavuşturmak amaçlı bir eşitliğe dönüştürmüşlerdir:
Yenilik = Teorik Kavram + Teknik İcat + Ticari Yayılma
Eşitliğe göre yenilik yeni fikirlerin kavramsallaştırılması ile başlar. Fikrin bir ürün ya da sürece dönüşümü ise icattır. Birçok farklı insanın çabasının birleştirilmesi ile icatlar firmanın performansını arttıracak olan ürüne / hizmete dönüştürülür. Burada tamamlayıcı süreci yani icadın ekonominin içine aktarılmasını yenilik temsil eder.
Neden Yenilik
Organizmalar değişime adapte olamaz ise başarısız olur ve ölürler. Evrim çeşitli mutasyonlar vasıtası ile organizmaya yaşaması için yardımcı olur. İşletmeleri hem dış hem de iç çevreleri ile etkileşim halinde olan organizmalar olarak tanımlar ise aynı şartlar onlar için de geçerli olmaktadır. Yenilik, evrimin örgütsel karşılığıdır denilebilir.
Örgütleri yenilikçi olmaya iten faktörler ise aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
Yenilik Türleri
Yeniliğin yaratılma şeklini ve yolunu gösteren iki tip yenilik mevcuttur.
Ayrıca yenilik dendiğinde, yeniliğin ürün / hizmet, kullanılan ekipman, iş yapma ve yönetim yapısı içinde gerçekleşme amacına bağlı olarak da ikili bir ayrım mevcuttur:
YENİLİK YÖNETİMİ
Yenilik tek bir faaliyet olmayıp, diğer faaliyetler ile ilişkili farklı fonksiyonların bir dizi çabasından oluşur ve bu farklı fonksiyonların etkin yönetimini gerektirir.
Bir işletme fonksiyonu olarak Yönetim, bir işletmenin stratejisini belirleme ve çalışanlarının çabalarını koordine etme faaliyetlerini içerir.
Yenilik Yönetimi ise; işletmelerin teknolojiyi, iş süreçlerini (müşteriler, tedarikçiler, finansal vb.) ve insan ilişkilerini (kültür, iletişim, organizasyon vb.) yeniliği destekleyecek ve teşvik edecek şekilde yönetmesi anlamına gelir. Yenilik çalışmalarının en verimli şekilde gerçekleştirilebilmesi ve sonucunda işletme için faydalı bir çıktının oluşturulabilmesi için en iyi şekilde yönetilmesi önem kazanmaktadır. Özetle, yeniliğin başarısı, teknik kaynaklar ve örgütün bunları yönetebilme yeteneğine bağlıdır.
Ortt ve Duin (2008) işletmelerin yenilik süreçlerini yönetirken yenilik politikalarının, işletmenin türünün, endüstrinin yapısının ve hatta ülke kültürünün dahi etkili olduğunu, diğer bir ifadeyle içsel ve dışsal birçok çevresel faktörün yenilik yönetiminde kritik bir rol oynadığını ifade etmiştir. Dolayısıyla bu durum, her işletmenin yenilik süreçlerini kendi bağlamında değerlendirmesi gerekliliğini vurgulayan durumsallık yaklaşımının önemini ortaya koymaktadır. Hidalgo ve Albors (2008) yeniliğin, her firma için en yeni teknolojiyi kullanmak olmadığını aksine, her firmanın içsel ve dışsal kaynaklarıyla yeni bir düşünme tarzı ve yaratıcı çözümler bulmak olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, özellikle de iş zekası, müşteri ilişkileri yönetimi, proje yönetimi ve tedarik zinciri yönetimi gibi bilgi-yoğun hizmetler sunan organizasyonlar (knowledge-intense organizations) ile yapılan ortak çalışmalar neticesinde, üretilen bilginin, işletme amaç ve politikalarıyla kesiştiği noktada işletmeler için yenilikten söz edilebileceğini vurgulamaktadır.
Yenilik Yönetimi, daha önce de ifade edildiği gibi bir süreçtir ve bu süreci kontrol etmek amaçlı yönetsel faaliyetler seti olarak ele alınabilir. Buna göre;
Drejer (2002), yenilik yönetim faaliyetlerini dört kategoride toplamıştır:
Goffin ve Mitchel’e (2005) göre ise yenilik yönetim faaliyetleri ‘Yenilik Pentatlon Yapısı’ olarak da adlandırılan beş kategoriden oluşur. Bunlar:
Yeniliği başarı ile yöneten işletmeler liderlik ve risk alma özelliğine sahiptir. Yeniliği başarı ile yönetebilmek için;
YENİLİK YÖNETİM MODELLERİ
Kısaca yenilik yönetimi modellerinden bahsetmek gerekir ise, aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Doğrusal Modeller : Basitliği nedeni ile en yaygın model olup yeniliğin nasıl oluştuğunu inceler, yenilik çabalarını etkileyen faktörleri belirlemeye çalışır. ‘Teknoloji İtici Model’ ve ‘Pazar Çekme Modeli’ olmak üzere temel iki türü vardır.
Denge Modeli : Yenilik sürecini yönlendiren faktörlerin birbirlerine daha fazla yakınlaşmasını sağlar.
Etkileşimli Model : yenilik süreci doğrusal, tek taraflı bir süreç olmayıp, yerine pazar talebinin yönlendirdiği etkileşimli süreçler yer alır. Teknoloji – itme ve pazar – çekme modellerinin birlikte uygulanması ile oluşur.
Öğrenen Entegre Sistemler Modeli : İç ve dış faktörlerin yönetilmesinde elektronik teknolojisinden yararlanılır.
Sonuç olarak, yenilik yönetimi anlayışına sahip olan ve bu anlayışla teknolojik gelişmeleri önemseyen, ürün, hizmet ve pazarlama yenilikleri yapan, süreç ve örgüt yeniliklerine önem veren, piyasadaki talep düzeyine göre faaliyetlerini yürüten, alt yapı ve kurumsal çerçevesini bu anlayışa göre oluşturan işletmeler amaçlarını daha çabuk gerçekleştirebilecektir. Ayrıca, rekabette sınırların kalktığı dünyada, hiçbir şirket önceki günü tekrarlayarak hayatta kalamamaktadır. Bunu aşabilmenin ve varlığını sürdürebilmenin yolu ise yine sürekli yenilikten ve başarılı bir yenilik yönetiminden geçmektedir.
‘Efendiler, uygarlık yolunda başarılı olmak yenileşmeye bağlıdır.’
Mustafa Kemal ATATÜRK
Kaynakça: