Türkiye’ye deprem gerçeğini bir kez daha hatırlatan 30 Ekim İzmir Depremi’nin üzerinden bir yıl geçti. 116 kişinin hayatını kaybettiği, binin üzerinde kişinin yaralandığı depremin, 400’e yakın binanın ağır hasarlı ve yıkık hale gelmesine yol açması, su yalıtımının önemini bir kez daha gösterdi. Su yalıtımı olmayan binaların 10 yıl içinde taşıma kapasitelerinin yüzde 66’sını kaybettiğini, deniz kıyısındaki şehirlerde bu oranın yüzde 70’lere çıktığını söyleyen ODE Yalıtım Genel Müdür Yardımcısı Özgür Kaan Alioğlu, su yalıtımının yalnızca binaları değil hayatları da kurtardığına dikkat çekti.
Topraklarının yüzde 92’si deprem kuşağında olan Türkiye’de, can kayıplarına, yaralanmalara ve yıkımlara yol açan büyük depremler sıklıkla yaşanıyor. 30 Ekim 2020’de İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde de 116 kişi hayatını kaybederken, binin üzerinde kişi de yaralandı. Bu deprem aynı zamanda 400’e yakın binanın ağır hasarlı ve yıkık hale gelmesine yol açtı. Deprem sonrası ortaya çıkan bu tablo, binaların korunmasında su yalıtımının önemini bir kez daha gösterdi. Düzenlediği etkinlikler ile bu zamana kadar yüzlerce uygulamacıya ve sektör uzmanına deprem gerçeği hakkında bilgi veren Türkiye’nin yüzde 100 yerli sermayeli en büyük yalıtım şirketi ODE Yalıtım’ın Genel Müdür Yardımcısı Özgür Kaan Alioğlu, İzmir depreminin birinci yıl dolayısıyla açıklamada bulundu.
Özgür Kaan Alioğlu: “Taşıyıcı sistemlerin sağlamlığını su yalıtımı sağlıyor”
Su yalıtımı ile deprem arasındaki ilişki hakkında bilgi veren Özgür Kaan Alioğlu, “Bir binanın anatomisini incelediğimizde, iskelet ne kadar güçlü ve sağlamsa binanın da aynı derecede güçlü ve sağlam olduğunu görürüz. Özellikle binanın iskeletini oluşturan taşıyıcı kolonlardaki demir, korozyondan ne kadar etkin korunursa yapı da o kadar etkin korunur ve ömrü uzar. Su yalıtımı olmayan binalarda ise betonarme demirleri 10 yılda taşıma kapasitesinin yüzde 66’sını kaybediyor. İzmir gibi deniz kıyısındaki şehirlerde bu oran yüzde 70’lere kadar çıkıyor. Binanın sağlamlığı denilince akla taşıyıcı sistemler gelir ancak bunların sağlamlığı, oranlardan da belli olduğu üzere su yalıtımıyla sağlanıyor. Dolayısıyla su yalıtımı uygularken yapılan işin hayat kurtarabileceği her zaman göz önünde bulundurulmalı” dedi.
“Su yalıtımı bina maliyetinin yalnızca yüzde 3’ünü oluşturuyor”
Türkiye genelindeki yaklaşık 22 milyon civarında konutun yüzde 80’inde yalıtım olmadığını veya çok zayıf bir yalıtım uygulaması bulunduğunu belirten Alioğlu, şöyle devam etti; “17 Ağustos Depremi’nin ardından çıkan yeni bina yönetmeliği ile ülkemizde daha sağlam yapılar yapılmaya başlandı. Ancak su yalıtımı yönetmeliğimiz henüz üç yıldır var ve 2018’den itibaren yapılan yapılar, Türkiye’nin toplam yapı stokunun yüzde 1,5’ini oluşturuyor. Bu da son derece düşük bir oran. Uygulama ve denetimlerde de henüz istediğimiz noktada değiliz. Öte yandan su yalıtımı bina maliyetinin sadece yüzde 3’ünü oluşturuyor. Dolayısıyla konut almayı planlayan kişilerin de bu konuyu takip etmeleri ve binada su yalıtımı yönetmeliğinin uygulandığından emin olmaları son derece önemli. İnşaat, muhakkak onaylı ve ruhsata bağlanmış projeye yüzde 100 uyularak yapılmalı.”
“Uzun ömürlü bina için doğru yalıtım yapılmalı”
Binalarda uzun ömürlü ve güvenli su yalıtımı uygulaması yapmanın yolunun doğru ürün ve doğru sistem seçiminden geçtiğini ifade eden Özgür Kaan Alioğlu, “Binanın dayanıklılığını artıracak en uygun ve güvenilir malzeme bitümlü membran örtüleridir. Bunun yanında binanın bulunduğu bölgeden çatının eğimine kadar pek çok kriter kullanılacak malzeme seçimine ve sisteme etki ediyor. Biz de ODE Yalıtım olarak Türkiye’de ilk, dünyada da sayılı örneklerden biri olan online sistem seçim aracımız ODE Select ile inşaat projeleri için en uygun çözümleri ve teknik dokümanları dakikalar içinde bir araya getirmeyi sağlıyoruz. Geliştirdiğimiz bu paydaşlarımıza katkı sunarken, sektördeki bilgi kirliliğinin de önüne geçmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.