“Enerji krizleri, kimi zaman milli güvenlik sorununa dönüşebilecek önemdedir” diyen Erensan CEO’su Ali Eren:
“Sanayi bölgelerinde yaşanan enerji kısıtlamaları ihracat rakamlarında büyük kayıplara yol açabilir” diyen Erensan CEO’su Ali Eren, “Konutlarda bireysel ısıtma yerine mahalli ısı ve güç üretimi sistemi kullanabilseydik, elektrik ve ısıyı bir arada mahalli olarak üretmiş olacaktık. Bu durumda farklı yakıtları alternatifli olarak kullanmamız mümkün olacağından doğalgaz tedariğinde yaşanacak olası krizlerden etkilenmezdik” diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde İran’dan Türkiye’ye ulaşan doğalgaz iletim hattındaki arızadan dolayı gaz akışının kesintiye uğraması sebebiyle sanayinin doğalgaz kullanımı kısıtlandı. Türkiye’nin doğalgaz ithalatında, İran’ın, Rusya ve Azerbaycan’ın ardından üçüncü sırada yer aldığını belirten Eren, “Genelde jeopolitik sorunlara baktığımızda arkasında çoğunlukla ya enerji kaynaklarının ya da enerji lojistiğinin yattığını görüyoruz. Yaşanan doğalgaz iletim hattındaki sorun nedeniyle sanayiye gaz ve elektirik kesintisi uygulandı. Bu noktada da enerji tedarik güvenliğinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gündeme gelmiş oldu” dedi.
“Mahalli güç ve ısı üretim sistemi ile enerji verimliliği yüzde 90’a çıkabilir”
“Bir ülkeyi çökertmek, sanayisini yok etmekle mümkündür” diyen Ali Eren, “Öyle ki İkinci Dünya Savaşı’nda her iki taraf da öncelikle karşı tarafın endüstriyel tesislerini vurdular. Sıcak bir savaşın yaşanmadığı bu dönemde ise hasımları hedef ülkelerin sanayilerini, enerjilerini kesmek suretiyle durduruyorlar. Şu an yaşadığımız az miktardaki kısıntı bize göstermektedir ki, daha kritik bir durumda karşımıza çıkabilecek bir kesinti süreci, bir milli güvenlik sorununa dönüşebilecektir. Konunun önemine binaen hem konut hem sanayide kullanılacak enerjinin daha güvenli hale getirilmesini ne yapıp edip sağlamamız gerekecektir” diyerek sözlerine devam etti:
“Enerji konusunda yapısal zaaflarımız yüzünden bugün böyle bir sorunu çok daha ağır yaşıyoruz” diyen Eren, “Türkiye, 2009 yılında Avrupa Birliği uyum süreci kapsamında Binalarda Enerji Performansı (BEP) Yönetmeliğini hazırladı. Bu süreçte 5627 sayılı Enerji Yasası ve BEP Yönetmeliği’nin hazırlanmasında çok çaba ve emek sarf ettiğimi söylemeliyim. Burada binaların izolasyonu, ısıtılması ve elektrifikasyonu hakkında yeni kurallar bütünü oluşturuldu. Yukarıda bahsettiğim Mahalli Güç ve Isı sistemlerinin yapılması yönünde çok çaba sarfetmeme rağmen çıkan yönetmelikle sistemlerin tamamen gaza bağımlı, desentralize ve bireysel ısınma ağırlıklı oluşmasını mümkün kılan şekilde oluşmasının önünde engel kalmayarak pazar da bu yönde gelişti.”
“Gaza bağımlılık arttı”
“Bizim çabalarımızın karşılığı olarak, 2000 m² üzerindeki inşaatlarda merkezi sistem ısınma yöntemi kullanılmasını öngören bir yönetmelik maddesinin yayınlanması ile uzlaşmak zorunda kaldık” diyen Eren, “Bu şekilde ısıtmayı tamamen bireysele dönme durumundan kurtardığımız için adeta sevinmek durumunda kaldığımızı hatırlıyorum. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden bu yana Türkiye’de çoğunlukla bireysel ısıtma sistemlerine dönüldü. Gaza bağımlılık arttı. Bugün satın aldığımız doğalgazın yüzde 30’u konutlarda ısınma amacıyla, yüzde 27’si elektrik üretme amacıyla, yüzde 25’i de sanayide kullanılmakta. Bireysel ısıtma yerine mahalli güç ve ısı üretim sistemi kullanabilseydik o yönetmelikle, önümüze gelmiş büyük fırsatı değerlendirilebilseydik, elektrik ve ısıyı bir arada ve alternatif yakıtlarla da üretmemiz mümkün olacaktı” diye konuştu.
“Dünyanın en soğuk ülkelerindeki sistemi örnek almalıyız”
Dünyanın en soğuk ülkelerinin, Rusya, Danimarka, İsveç, Norveç olduğunu ve 50 yıldan fazladır kombine elektrik ve ısı üreten mahalli sistemlerle çalıştıklarını belirten Eren, “En soğuk ülkeler enerjiyi en verimli üretmesi gereken ülkelerdir. Örneklerimizi bunlardan almış olmamız isabetli olacaktı. Bunun yerine mahalli elektrik ve ısı üretimi yapıldığında bir kazan tarafından ısı enerjisi emilerek atık gazdan aynı mahalledeki hem elektriği hem de ısınma ihtiyacını sağlar. Örneğin şu anda ithal ettiğimiz gazın yüzde 27’sini kullanarak elde ettiğimiz elektrik, doğalgaz termik santrallerinde üretiliyor. O santraller doğalgaz yakıyorlar ve elektrik elde ediyorlar. Doğalgazı santralde yakarken içerisinde bağlı olan kimyasal enerjinin sadece yüzde 52’sini elektrik enerjisi olarak alabiliyor, yüzde 48’ini atmosfere atıyoruz. Yani hem verimsiz bir üretim oluyor, hem yüksek miktarda karbon salınımı gerçekleşiyor. Üstelik mahallin tarımsal, endüstriyel veya konutsal özelliğine ve lojistik imkanlara bağlı olarak yakıt cinsi gazın yanında alternatifli olarak çöp, fuel oil veya muhtelif biomass çeşitleri de kullanılabilecektir. Bu şekilde enerji üretim verimliliğini yüzde 52’den yüzde 90’a çıkartmak mümkün olacaktır. Hiç olmazsa bundan sonra kurulacak sanayi bölgesi veya konut projelerinde bölgeye uygun mahalli sistemlere geçilmesi enerji tüketim politikamızda geç kalmış olsa da doğru yönde atılmış bir adım olacaktır” dedi.